22 Aralık 2008 Pazartesi

iRONİ--1


O gece sırtına beyazdan kanatlar takınmış, içinde ne olduğunu bilmediği bir yüklenişle, sırtında kırık beyaz ,ketenden uzun bir elbise yürüyordu gece ve güne...

Burası yani şu yürüdüğü yol; insanların yanından geçerken bastıkları yer, bir iskele olmalıydı..

İnsanlar yanından geçerken onu görmüyorlardı ama o bu durumu garipseyecek kadar farkında değildi, yürüyordu sadece...
Bir evi olmalıydı, başını soktuğu. Burası yaşadığı şehir miydi, değilse o şehir neredeydi?

Sonraları sislerin arsından kendi evi belirdi. Issız bir dağ başında, beyaz badanalı, kışları sobayla ısındığı ev.
Orayı duyumsuyordu ama bilmiyordu.

Ev dedi içinden ev, açım ve uymak istiyorum yatağında...

Acaba ordamı otururdu?

Zihnini yokladı yok hiç bir şey aklına gelmiyordu, bilmiyordu, hiç bir şey bilmiyordu...

Gitmen gerek diyordu içindeki ses ve ekliyordu unutma; uçakla veya gemiyle.

Dudakları umutla gülümsedi! Çocukça bir heyecan sardı içini.

Heyecan içinde elini cebine attı bir şey arıyordu, doğruya dedi karıştırırken...

Her şeyin bir karşılığı , olmazsa hiç bir yere gidemeyeceği şey, eski rüyalardan arda kalan bir umut.
Üç tane ortası delik metale dokundu elleri, eskilerden yaşadığı anlara uymayan üç tane ortası delik metal.

Paraydı bunun adı; üzerinde herhangibi bir yazının bulunmadığını gördü, tekrar cebine koydu..

Eline bir şeylerin dolandığını hissetti .

Bir şeyler sertlik ve yumuşaklık arasında ince ince katlanınca direnen...

Neydi bakmadı.

Ama içindeki ses, elinin onlarda gezindiğini biliyor gibi ;

_Eline dolananlar en son anda. Samimiyetini sınayacaklar...

Başını kaldırdı, denizin ortasında bir uçak kanatlarını açmış duruyordu.

Garipsemedi, önceden yere indiğini anımsayamadı çünkü.

Denizin üzerinde taş bir zeminde yürür gibi yürüyor, etekleri suya değiyor fakat ıslanmıyor...

Evi geldi aklına uçağa yaklaşırken, ah evi bir oraya gidebilse...

Uzansa sıcacık yatagına, uzansa kanatlarının üşümeleri geçse, ısınsa...

Ne iyi oludu, ne iyi olurdu...

Uçağın dibine geldi usulca .

Burası dar bir merdivendi kenarlarında duvarlar, oysa duvar olurmuydu merdivenlerinin kenarında.

Bilmiyordu bunu fark edecek kadar hiç bir şey...

Gözleri merdivenlerin kenarlarındaki fil dişi rengine, onun parlaklığına takıldı. İçeriye adım attığında loş bir ortamda buldu kendini.

Tepesinde yanan küçük florasan lambalar, ortalığı aydınlatıyor, istemdışı yeniden rengini beğendiği duvarlara çevirdi gözünü.

Çok hoşuna gitmişti o ipeksi kaygan görüntüsü, sadece bir an için dokundu.

Kaygan ipeksi ama soguk dedi içinden!...

Elinin ayasının uç noktalarından koluna, oradanda göğsüne doğru uzanan soğuğu hissetti.

Öteki elini dokundurdu avuç ayalarına. Bu eskiden bir alışkanlıktı anımsadı...

Merdivenlerin sonunda iki hostes, hosteslerin yüzleri gülümsüyordu.

Bir tutam iyilik serpişti yüreğine acaba beni götürürler mi eve?

Belli belirsiz silik bir umuttu işte...

Hosteslerin bacakların üzerindeki mus coraplara yansımış parlak fildişi boyanın raksı, metalik bir görüntü yansıtıyordu gözüne, içi ısınmadı buna bir türlü...

Onlar ise İroni'nin uçuk beyaz yüzüne bakıyorlardı şaşkınlıkla, nasılda zayıfçacıktı bedeni ...

Genç kız hafif bir tereddütün yüzüne yansıdığı ses tonuyla ;

_Biletlerin fiyatını öğrene bilir miyim? Diye sordu..

Hosteslerin ona yakın sağ tarafta olanı ;

_On iki dedi. Hafif geride olanı, tebessümle onayladı bu sözü.

Kız duvarın soğuğunu bedeninde hissediyordu şimdi. Bütün vücuduna yayılıyordu üstelik. Elini istemsizce cebine attı.

Bu eskilerden edindiği bir alışkanlıktı, gerçeğinden arta kalan... Anımsadı...

Belli belirsiz bir şey fısıldadı ama duyulmamıştı...

Üç tane para ve o şeyler dolaştı yine parmağına.

Bakmalıydı merak etmişti, ama inerken ancak olurdu bu.

Hamle yapmak istercesine elini ve sesini bir an için yükseltti, aynı saniyenin hızla geçen anlarında vaz geçtip, umutsuzca başını eğdi.Geriye döndü.

Merdivenlerden inerken, tekrar fildişi duvara takıldı gözleri...

Bu sefer trabazanlara tutunarak yürüyordu. Tuhaf dedi içinden, bu tarabazanlar ben cıkarken yoktular, sanki tutunarak cıkmış mıydı ?

Hiç hatırlamıyordu, aklı onu yanılttı.

Zihninde olmamış bir imge.

İlk merdivenin başındaki o anı, yani bir yanılsama.Şimdi içini burkan o andaki sevinci olsa gerekti tutunduğunu düşündü bir an için.

Aklı ona engel oluyordu var olanları anlamasın diye fark etmiyordu bunu bilmiyordu.

Sonraları çok sonraları fark etti insan aklının insanı yanıltabileceğini, sezgilere dayandıgını, bildirilmeden bilemeyeceğini...

Umutsuzdu genç kız kanatları üşüyordu. Üşüyordu göğsüne doldurduğu hava. Peki ya gemi?

(Cebindekileri unuttu, cebindekiler unutturuldu...)

Hiç yorum yok: