25 Haziran 2009 Perşembe

Eloza


Mavi sızıdır adı bahar ve düş.
Alaca ceylan nöbeti,
Ki böğründen yaralıdır koşmaya engel
Memeleri bereketli, taşıyor yine de.
Kana bulanmış süt, süte bulanmış kan.
Eloza yorgun yorgun, bakma yüzüme,
Kim bilmem seni vuran, katransı gece.
Çocuk anasının, eteğini çekeler,
Ana yorgun, ana susuz, ana aç.
Güneş yanığı yanağı, al al.
Kemirir tarla faresi, iştahıyla düşlerini.
Ve çavdar somunudur umud,
Yaşamak...
Yaşamak...

Çağlardır boğulan o ırmak, benim.
Çığ yeşili ağlamaktır, Eloza.
Ellerinden tutmuşum ve sonra,
Beyaz kelimeler yazıyorum, toprağın koynuna.

Ünzile rüyasında, güvercin görmüş,
Ve bir sürüydü, bir sürüydü çok
Canımı, tüylerimi, sarmada umud.

Rahlenin önünde yeşil bir yağmur
Gözleri yere mıhlanmış
Bir çift gözleri.
Diyemez kendi renginin sebebini,
Susmuştur, Eloza.
Alaca ceylan nöbetidir çektiği,
Ki böğründen yaralıdır koşmaya engel.
Memeleri bereketli, taşıyor yine de.

Gözlerinin ardında mı deniz?
Yoksa gözlerin mi o?
Çok sorma işte söylüyorum.
Eloza benim.
Aç kapıyı artık, geldim.
Saçlarını dokundur yüzüme ellerime,
Kardeşçe aç kapıyı, geldim

Çocuk anasının peştamalını çekeler,
Ürkek gözleri daha bir belirgin;
Ana su, ana su, ana su..

Adın serap,
Çölde kavrulmuş bir bedevi ki, sergüzeşt
Yağmura dokundurur, dudağını.
Bir çocuk yanağıdır, öptüğü.
Eloza işte geldim, duy muyor musun?
Ellerinde emeğim toprağım yeşil.

Ana aç kapımı,
Yeşil bir yağmur sonrasıdır çektiğim.
Bir alaca ceylan nöbeti
Ki bağrından yaralı koşmaya engel
Memeleri bereketli taşıyor yinede
Kana bulanmış süt,süte bulanmış kan.

Eloza yorgun bakma yüzüme
Kim bilmem seni vuran, katransı gece
Ağlamaklıdır yüreği, ki şimdi;
Çocuksu gözleri daha belirgin
Ana su, ana su, ana su...