3 Ocak 2011 Pazartesi

doğunun kafkası.

oguzhan öteki çocuklar evden çekildiğinde; o garip adamlığıyla durup, bir an için gözlerime baktı.

niçin yazıyorsun?

yüreğimde taşımadıklarım için, diye cevap verdim.

tam olarak inanmadığı her halinden belliydi, üstelemenin ne anlamı var.ben de bilmiyordum bu sorunun cevabını. sustum.

gitti kütüphanesinden bir kitap getirdi.

bu adamı tanıyor musun, diye sordu.

hayır, dedim.

okuyacağım dinle, dedi.

'' o kadar çok aradılar ki memurlar güzeller güzeli güvercini. onun küçük bir boşluk olduğunu gösterdiler muhtara''

bir kaç sayfa,bir kaç sayfa...

ben de ''tık'' yok.

işte böyle dedi.

bir kaç gün sonra geç kaldığım bir ders başında, hocanın ellerinde satırları.

sınıfta nefes alan tek bir varlık yok.

bitirdi hoca satırlarını. döndü ve bize baktı.

okurken ızdıraptan yüreğim parçalandı dedi.

mantığa sığmayan bir huzursuzluktu bu.

küçük bir memurun, böylesi müthiş satırları yazabilmesindeki düş gücü.

dehşet uyandıran.

müthiş bir şey.

hasan ali toptaş, kesinlikle keşfedilmesi gereken.

büyüsüyle baş döndüren bir hipnozcu.

2 yorum:

Onur Semiz dedi ki...

Daha "Bin Hüzünlü Haz" var. Aynalarda Alaaddin'i aramak var.

Sonra "Kayıp Hayaller Kitabı" var. Onda da ağlaya sızlaya çocukluğundan özür dilemeler var.

Sonra ne bileyim "Ana, trompet olmak istiyorum!" var. Ki kendisi "Sonsuzluğa Nokta"dan.

Şiirin öykündüğü yalnızlıklar var tam da "Yalnızlıklar"ın içinde.

Böyle böyle kısık ateşte pembeleşip tam kıvamına geldiğinde, başını sonunu arayacağın "Uykuların Doğusu" var. Var oğlu var.

Su dedi ki...

artist oğuzhan:)

kendini benden gizlersin ha, ben de diyorum bu onuru bir yerden tanıyorum.)

kim ecep.

bak, yorumunu yayınladığım yegane ikinci kişisin,gıymetini iyi bil.

öpüyorum gözlerinden lala.

benim kelli felli gavgalarına rağmen sevdiğim, asi, bir o kadar yalnız bir o kadar sinir bozucu gardaşım:)