10 Mart 2009 Salı

Yağmur Kokulu Toprak


Küçük bir kafes kuşuydu Rakkas.
Pencerenin önünde, demir prangaların içinde...
İçim ürperidi de, camı açardım özgürlüğü duysun diye, neden bilmiyorum öyle çok öterdiki o an..
Çiçeklere mi, denize mi yoksa gökyüzüne mi?
Bütün serçeler uçuşup konardı pencere önüne.
Rakkas daha içli olurdu bu sefer...
Ahh Rakkas diye sitem ederdim, bıraksam o havada nefes alıp, yaşamayı başarabilecek misin?
Başını eğer, susardı...
Tüm serçelerin yüreği burkulurdu bilirdim.
Parıldayan tutkulu bir şelale gibi kıvrıla kıvrıla, duyulmamış güzellikleri duymak, ona dokunmak, gözlerine bakıp yüreğinin bir güvercin kanadı gibi, harelene harelene uçmasını istiyordu ...
Birşey diyemedim o gün..
Küçük ayacıkları neden soğukdu?
Oysa yemleri bitmemişti henüz...
Kime kaçtı diye sordum kafese?
Denize, denize diye fısıldadı...
Şimdi uç dedim...
Yağmur kokulu toprağı serperken göğsüne...

Hiç yorum yok: