20 Şubat 2009 Cuma

Gün Doğmadan Yazılan Mektup

''Şarkı söylüyormuşum
Sokaklarda,
Görmüşler.
Yere yere bakıyormuşum
Yürürken,
Duymuşlar.
Sonrasını kendileri uydurmuşlar. ''

Özdemir Asaf

Kimse bilmiyor seni...

Anlatamadığım ve boğazıma düğümlenen ne varsa senden yana, işte o sebebin üşümesiyle yazıyordu Nüveyba' nın düşünü görmüş yazıcı...

Yeşil otların yanağına çise vurup, yumuşatmadan bekleşen ve üşüyen bedenleri,
yazılmalıydı, kalemi düş görecek kadar küçük bir yaşta öğrenilmiş acılar.

Kapanmaz acıların açtığı yaralar en çok cocuklarda, diyor İsmet Özel..

Herkesin kabul ettiği bir akşamdan, herkesin görmeye üşendiği bir andadır kalem.

Diyorki Ateş; urganını koparanların koşup şövalye olmak için didindikleri bir yerdedir davam, ey aydınlık yüzlü çocuk çoğunun gemisi kağıttandır bilesin.

Aydınlığın düşünü ruhlarında kuramamış karanlık sayfam.

Karanlığın urbasını çocuklara, aydınlığın ışığını kinden kan tutumuş ruhuna mı mal ediyorsun?

Yoksa bunca acıdan alkışlanmak için medet mi umuyorsun?

Uğur Mumcu'ların, Ahmet Taner'lerin kanını maskelerine sürüp kendi gecesine yürüyen gece...

Vicdanını kanatmayı bilmiyorsa yüreğin sabahına çok var henüz ...
....

İşte bunlar kendi ülkesinin düşleri kurmak için çırpınıp can vermiş gencecik dimağlarına kurulmuş, en mücehhez katillerdir!..

Utanırlar anaların ağıtlarından..

Ve bekleşirler; son nefeslerini versini verene dek nasırlı ellerin yürecikleri, kurtulsalar vicdan cehenneminden.

Ah gelincik çiçeği..
....

Yedi tomurcuk düştü toprağa Ateş.

Anasının ölü bedenine süt diye sarıldı bebe...

Neden bunca acının ruhumu düğümlediği bu anda, kimse kimseyi duymuyor?

Ey ana, ey benim ölüsünün göğsüne yapışıp bekleştiğim umud.

Bilirim bilirim de, yine de söylerim.

Gelmeyeceksin.

Sana burcu burcu çiçek kokan düşlerimi, sabahın ayazında gönderiyorum...

Hanzala'nın yüreğide benledir ana...

Ve diyoruz ki; iskiridye kabuğunda uyumaya gitmiş çocukların suçu nedir?

...

Umutlarımı uçurtama yaptım ana...

Bekle beni denizin öbür ucunda...

Bekle...

Hasretle öpüyorum ceviz yaprağına sarılmış, üşüyen ellerini...

Bekle ana, bekle...

.

Hiç yorum yok: