14 Şubat 2009 Cumartesi

Güvercin


Adam denizin kenarındaki kayalıklara oturmuş, derin bir sesizlik içind;e karşısındaki güvercinlere parmaklarını elindeki kaseye daldırıp yem atıyor, aynı anda kanat çırpışan güvercinler, o tarafa doğru hucüm ediyorlar, bu onun tebessüm etmesine neden oluyordu..
Bazen küçük çocuklar; büyük bir sevinç içinde kuşlara doğru, minicik ayaklarıyla koşuşturup içlerine dalıyorlar, bu bir sayfanın yavaşça kenarından kaldırılıp yön değiştirmesi gibi, güzel bir görüntüye sebep
oluyordu.

Adam buğulu gözleriyle bu görüntünün zevkini garip bir iç burukluğuyla izlerken, başka bir yerde siyah kalın kaşepaltosunu giyinmiş genç bir kadın sahile doğru ilerliyordu. Kadın deniz kıyısındaki kumlara çömeldi ve üşüyen ellerini montunun cebinden çıkarıp dizlerini kendine doğru çekerek, ellerini birbirine kavuşturmuş, denize dalgın dalgın bakmaya başlamıştı.

Özlemek dedi içinden...

Bunu iliklerine kadar hissediyor, gözlerini ara ara kapatıp denizin kıyısına dalgaların nasıl vurduğunu sonra yavaşça nasıl çekildiğinin dinliyordu..

Ardına baktı, önünde gördüğü denizden daha güzel bir çift gözle karşılaştığını hayal etti.Bir elin omzuna usulca dokunduğunu hisseder gibi oldu
Yüzü ışıldadı bu hayaline.

Geldin mi diye fısıldadı kadın, evet dedi adam, yavaşça alnına bir öpücük kondurdu.

O an kadının yanaklarından kristal gibi iki parıltı indi usul usul..

Doğruldu yerinden..

Adamın biraz evvel terk ettiği güvercin parkına doğru yöneldi.

Yürüdü, yavaş ve kaldırımların canını incitmek istemeden...

Güvercin parkına gelince ,bir güvercin yakalamak için uğraştı.
Biraz zor da olsa, güvercinlerden birini yakaladı.
Güvercinin heyecan dolu kalbi, pıtır pıtır atıyordu, avuçlarının içinde duyduğu bu heyecan, seven bir insanın sevgilisini gördüğü anki heyecana denkti.

Gülümsedi.

Gelecek mi? diye fısıldadı, güvercine..

Bu sefer ölme güvercin dedi kadın, ne olur bu sefer ölme!
...

ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem böyle
uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam ne olur
sabaha karşı rıhtımda çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim
ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmesin
gapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük üşümüş
ürpermiş soluk ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm.


Atiila İLHAN

Hiç yorum yok: