14 Mart 2010 Pazar

Sebil ve Güvercin

.
O küçük pencerenin altında cama vuran damlaların sukutunu dinledim, daha dün dedim içimden hava güneşliydi ve sen yağıyordun gökten.
Daha dün minicik yüreğiyle küçük beyaz kelebek, sarı çiçeklere konup kalkıyordu.
Gece olmamışdı...
Erik ağacının beyaz çiçekleri öyle umarsız gülümsüyorlardı ki bana...
Evet daha dün o büyük buğday başaklarının içinden sana doğru koşmuştum.
Gece yıldızlıydı ama ben aydan başkasını görmüyordum.
Bak dedim mutluluktan uçuşan yüreğimle, bak  ne yazıyor?
Evet dedin, evet birşey yazıyor.
Ellerim üşüyordu ve senin ellerindeydi.
Utanıyordum, bakmaya uzun uzun...
...
Günlerce ve aylarca bekledim
Orada ne yazıyor du?
Söylemedin, hep yüz döndün.
Şimdi okuyorum.
Sebil ve Güvercin.