Soytarılar;
Marifetlerini sergilmek istediklerinde bir önceki külahlarını beğenmezlermiş.
Dilenciler;
Bir kaç kuruş daha toparlayabilmek için, en sefil yüzlerini seçerlermiş kelimelerin.
Sanatçılar bunu nasıl yapar?
Nasıl bir boyayla yoğrulmuş bir erbablık; ne tür bir jakoben kokuşmuşlukluk bunun yükümlülüğünü yerine getirebilir.
Yaşamın trajedisini ortaya koyabilmek için; bu tür bir pazara sürmektir kendini?
Parmak uçlarım kayaların altında kalmış, sızlıyor ta içleri.
Dayanmanın çıldırtan gücü...
Yazabilmeliyim bunu, çünkü bu; bir soytarının bana biçtiği rol değil...
Biliyorum; Menhatın' daki bir köle tacirini, Costa Rica' daki bir fahişeyi yazmaya koyulmanın; mest-ü güzinelerin seçilmiş duygularındaki afaki sarhoşluğuna denk olamayacağını.
Deneyeceğim; Begüm Rokeya' nın yıldızlı gecesini, Emma Goldman' ın isyanına katık edebilmeyi.
Buna inanın.
Bir tek buna inanın...