Bakıyorum bir an bulmak için kitaba gece, diyor ki ana oğul doğurur, sonra susar ruhunda ateş.
Yetişmekse içinden geçen martılara, başkası yok bunun celladısın kendinin.
Ah aynalar, ah aynalar söyleyin bana ben kimim?
Meydanda gözyaşlarını satan pazarcıların, ruhlarındaki boğuk tecessüs şarkıları; dindirmiyor, ufukta bekleyen Anka Kuşu'nun acısını...
Bu yüzdendir gözlerini gözlerine dikip yüreğini, öyle direnmesi...
Martıların kanat sesleri, ceviz yapragı kokusuna sarılıp kuşattılar tüm siperleri.
Çok zaman körlüğün diline beyaz sayfaları anlatmış, elinde tüm savaşçı naralarını bilemiş ruhum, istimlak ediyor zamana...
Taksirat bulaşıcı bir secere, aklayamadım kendimi.
Zarif martıların ruhunu ölü göğsüne doldur benim için, olur ya gelirim Anka nerede diye adres sormaya..
Ne zor şey, anlatamadığım ananın dili...
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder